Kıbrıs Sorununun çözümüne yönelik ekonomik paradigmalara yönetim stratejisi yaklaşımı

Özet

Kıbrıs Sorunu Osmanlı İmparatorluğu’nun 1571 yılında adayı egemenliğine alması ile birlikte oluşan çift toplumlu (Türk-Rum) yapıyla ortaya çıkmıştır ve günümüze kadar süregelmektedir. 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti de toplumlar arasındaki problemlerin çözümünü sağlayamamıştır ve nihayet Türkiye Cumhuriyeti’nin (T.C.) garantörlüğünde 1974 yılında gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında 1983 yılında resmen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) kurulmuştur. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ise 2004 yılında bütün adayı temsilen Avrupa Birliği (AB) üyeliğine kabul edilmiştir. GKRY’nin AB’ye üyeliği hem Kıbrıs Sorunu’nu çözmemiş, hem de Türkiye-AB ilişkilerinde hassas bir konuya dönüşmüştür. Öte yandan Doğu Akdeniz’de yeni petrol ve doğal gaz kaynaklarının keşfedilmesiyle birlikte Kıbrıs Sorunu artık tüm dünyada tarafları olan bir durum halini almıştır; keza enerji son derece önemli bir girdidir ve uluslararası alanda bütün ülkeler için stratejik öneme sahiptir. Gerek AB-Türkiye ilişkilerinin ilerleme kaydetmesi, gerekse de Kıbrıs Sorununun çözümü bağlamlarında enerji kaynaklarının keşfi, ülkeleri anlaşmazlıkların çözülmesi yönünde teşvik etmektedir. Bu durum Türkiye’nin KKTC’nin yanındaki güçlü duruşu ve keşfedilen enerjinin nakledilmesi için sahip olduğu yatırım alanlarında vadettiği güvenilirlik sayesinde oluşmaktadır. Yönetim stratejisi olarak işletmelerin, Türkiye’nin güçlü desteğini alan KKTC’de her alanda istikrarlı ve kârlı yatırımlar yapmalarına zemin hazırlayacak gelişmeler; Kıbrıs Sorununun, son dönemde gündemde olan enerji kaynaklarının keşfi, nakli ve işlenmesi ile ilgili girişimlerle çözüme kavuşması ile birlikte sağlanacaktır. AB Türkiye ilişkilerinin de böylece olumlu yönde ilerleyeceği düşünüldüğünde, işletmelerin yönetim stratejilerini AB ile uyumlu bir perspektifte gerçekleştirmeleri yerinde olacaktır.